Gözümüzün önüne bir vesileyle gelen şiddet ve vahşet görüntülerini kendi içinizde hiç sorgulamış mıydınız?

Can çekişen masum yavruların videosu, işkenceye maruz kalmış insan fotoğrafları, saniye saniye vahşet anları, kan donduran kareler, dünyayı ayağa kaldıran (!) görüntüler, karısını sokak ortasında kaç yerinden bıçaklayanlar, vs. vs.

Bu tarz yayınlar neden ana haber bültenlerinde, internet haberlerinde veya farklı medya yayınlarında sık sık yer almaktadır.

Sağlık bakanlığı yakın zamanda 7 televizyon kanalındaki 18.00 – 20.00 saatleri arasında yayımlanan ana haber bültenlerini inceledi. Haberlerin yüzde 58’i ‘olumsuz duygular hissettiren’ türden konular içeriyor.. Kaza, kapkaç, hırsızlık, iflas, dolandırıcılık, terör, kavga, siyasi polemik, doğal afet, cinayet vs. Haberlerin (yalnızca) yüzde 9’u pozitif duygular hissettiriyor, yüzde 33’ü ise bilgilendiriyor.

http://www.akradyo.net/1019760355,66738,8,Haberlerin-dili-siddeti-mazur-gosteriyor-.aspx

Gerçekten faydalı olacağı düşünülerek mi yayınlanır bunca şiddet haberleri? Maalesef hayır. Faydalı olanları müstesna olmak üzere, çoğu haber niteliği bile taşımayan şiddet haberleri sansasyonel olduğu için, takipçilerin duygularına hitap ettiği için, geniş izleyici kitlesi bulduğu için yayınlanır. Bu tarz haberler diğer haberlerin arasına serpiştirilir ki böylece izleyicinin duyguları hareketlendirilir, dikkati uyanık tutulur. Kanal değiştirmesi engellenir. Medya reytingini bu yöntemle korumaya çalışır.

Reytingi artırmak için şiddet tüm detaylarıyla seyirciyle paylaşılır. “Annesini öldürdü” demek yerine “annesini 10 parçaya doğradı” şeklinde bir dil kullanılır, hatta abartıya başvurulur. Bir cinayet veya tecavüz sahnesi, suça meyilli insanlara “siz de bu şekilde yapabilirsiniz” dercesine anlatılır, canlandırma bile yapılır. Şiddet haberlerinde öne çıkarılması gereken şey şiddetin sebeplerini detaylandırmak ve bu şiddetin tekrarlanmaması içi çözümler sunmak olduğu halde bunların yerine şiddetin kendisi öne çıkarılır, “şiddet paylaşılır”.

Şiddet sadece haberlere özgü olmadığından dolayı, diğer medya yapıtlarında da izlenme oranını artırmak amacıyla kendisine yer bulmaktadır. Örneğin birçok çizgi film şiddet sahnelerine çok fazla yer verdiği için ya yayından kaldırılmıştır veya sürekli eleştirilere maruz kalmaktadır.

Bir RTÜK uzmanının hazırladığı 167 sayfalık tezde, şiddet içeren ve gençleri şiddete teşvik eden filmlerden oluşan, “kara liste” sunuldu… Buna göre, yabancı filmler arasında liste başını “Katil Doğanlar” adlı film aldı. Listede yerli yapımlar arasında da ilk sırayı Kurtlar Vadisi aldı. Çizgi filmlerin de nasibini aldığı listede “şiddete teşvik ettiği” vurgulanan başlıca ünlü çizgi filmler, “Power Rangers, Ninja Kaplumbağalar, Batman, He-Man, Pokemon” şeklinde sıralandı.

http://www.anneboyutu.com/Haber?ArtId=10271

Şiddetin iki tipinden bahsedebiliriz: Eğlendiren şiddet ve düşündüren şiddet.
Eğlendiren şiddet vahşeti, şiddeti, saldırganlığı büyüleyici ve heyecan verici şekilde sunan ancak insani ve ahlaki duyguları uyandırmayan sahnelerdir. Ya kahkahalarla güleriz veya kurbana iki tekme de bizim atasımız gelir. Evde tek başına ve problem çocuk gibi filmleri örnek verebiliriz.

Düşündüren şiddet ise insani bir durumu anlatan, çekilen acının korkulu yüzünü gösteren şiddettir. Bu tür sahneler insani duyguları tetiklerken, izleyicinin mevcut duruma karşı duyarlılık kazanmasına katkıda bulunur. Bu nedenle faydalı olduğu düşünülür; fakat tam olarak öyle değildir! Sosyal medyadaki duyarlılık adına yapılan paylaşımlar düşündüren şiddete örnek olarak verilebilir

Sosyal Medyada Şiddeti Paylaşmak

Sosyal medya kullanıcıları olarak facebook, twitter benzeri kişisel hesabımızdan şiddetin yayılmasına katkıda bulunuyoruz. Düşündürücü şiddetin çok faydalı olduğunu sanarak bu yöndeki yayınları paylaşıyor başkalarını bu şekilde düşünmeye davet ediyoruz. Eğer paylaşmazsak o çok sorumluluğumuzun bilinciyle (!) insanlığımıza gölge düşer, kardeşlerimizin kanı yerde kalır, bu şiddete maruz kalanın vebalini almış oluruz diye zannediyoruz. Zaten paylaşımların başlığı da o yönde oluyor “Seyret, zaten insansan paylaşacaksın!”. Artık sıkıysa paylaşmayalım! Bir tıkla paylaşarak rahatlamak ve mışıl mışıl uyumak varken, neden paylaşmayalım?

Şiddet haberlerinin bu cazibesi, yüksek dozda duygularımıza hitap etmesinden kaynaklanmaktadır. Sonuçta çok etkilenmişizdir ve başkaları da etkilensin isteriz. Aslında iyi niyetliyizdir, amacımız herkesi haberdar etmek, duyarlılığa davet etmektir. Ama bunu yaparken hem kendi zihnimize hem de başkalarının zihinlerine zarar verdiğimizin farkına varmıyoruz.

Bir de yaptığımız başka bir yanlış var: Paylaştığımız videonun-görüntünün-bilginin doğruluğundan, gerçekliğinden veya hangi amaca hizmet ettiğinden yeterince haberdar olmaksızın hemen paylaşıveriyor olmamız.

Örneğin şu soruları sorabiliriz:

-Bu şiddet görüntüleri gerçek midir, montaj, kırpma, ilave, oynamaya maruz kalmış mıdır?

-Bu görüntüler kime/kimlere aittir? (gerçekten bizim iddia ettiğimiz kişilere/taraflara mı aittir? Kabul edelim ki bunu doğrulamamız çoğu zaman mümkün değildir)

-Ne zamana aittir? (Dünün mü, bugünün mü; düne ait ise niçin bugün önümüze servis ediliyor? Veya düne ait olan bir şey bugüne aitmiş gibi sunulmuş olabilir mi?)

-Bu kötülüğü işleyen kimdir? (bir kavga/savaş varsa kavganın iki tarafından biri midir yoksa ajan güçler yaptığı halde taraflardan biri yapmış gibi gösteriliyor olabilir mi?)

-Nerede çekilmiştir? (İddia edilen yerde mi, başka yerde mi?)

-Servis edilmesindeki amaç nedir? (Bu materyalleri servis edenler, gerçekten bu masumların iyiliğini isteyenler midir, yoksa farklı maksatları olabilir mi?)

-Olay gerçekte nasıl olmuştur? (Mesela can çekişen bir masum çocuk, kimin hangi eylemi yüzünden bu hale gelmiştir, yanmış bir insanın görüntüsü bomba patlaması olarak sunulurken aslında bir alakasız bir yangın olayından alınan görüntü servis edilmiş olabilir mi?)

-Verilen görüntü ile yapılan yorum uyumlu mudur?

-…

Bu tarz sorgulamaları yapmadan paylaştığımız her paylaşımda aslında bir yanlışın, manipülasyonun veya provokasyonun yayılmasına katkıda bulunuyor olabiliriz. Bu nedenle bir paylaşımda bulunmadan önce gaza gelmemeli, duygularımıza kapılmamalı, kritik/eleştirel bir yaklaşımla sorgulamalı; analitik bir yaklaşımla konu hakkında bilgi toplamalı, iyice aydınlatamadığımız/aydınlanmadığımız sürece hareket etmemeliyiz.

Bir de farz edelim ki, olay ve materyaller gerçek, tam da medyanın bize sunduğu gibi. Ortada gerçekten bir şiddet ve vahşet sahnesi var. Peki, bu durumda vahşet ve dehşeti paylaşmanın olası fayda ve zararlarını analiz edelim.

Sosyal Medyada Şiddeti Paylaşmanın Olası Faydaları

-Zulüm diğer insanlara duyurularak bilinç oluşması sağlanıyor olabilir.

-Failler için bu materyaller mahkeme ve resmi kurumlarda delil olarak kullanılabilir.

-İnsanlar bunları görerek gereken hazırlığı yapar ve şiddetin tekrarı önlenebilir.

-…

(Bu faydaların oluşup oluşmadığını, ne kadar oluştuğunu okurun takdirine bırakıyoruz.)

Sosyal Medyada Şiddeti Paylaşmanın Olası Zararları

-Şiddet medya aracılığıyla yayıldıkça insani ögeler dışlanmakta, insanlar cinayet, katliam gibi eylemlerin nesneleri haline dönüşürken, söz konusu eylemler de mekanikleşerek, sıradanlaşmaktadır. (medyanın kitleleri duyarsızlaştırması) Şiddetin sıklıkla ve ölçüsüz paylaşımı, zulmü kanıksar hale gelmemize sebep olmakta ve artık kahvaltı yaparken bile rahatlıkla vahşet sahnelerini seyredebilen bir toplum oluşmaktadır. Bu tarz materyallere sürekli maruz kalındıkça zamanla vicdanlarda gerçek bir sızı kalmamaktadır.

(“Medyada duyarsızlaştırma” konusu “kritik analitik okuma pratikleri” bölümündeki duyarsızlaştırma başlığı altında detaylıca incelenecektir.)

-Kimliği belirsiz medya servisleriyle sunulan dezenforme bilgiler yayılmakta, kitleler/taraflar arasındaki ayrımcılık/kavga arttırılmakta, düşmanlıklar pekiştirilmektedir.

-Ülkemizdeki veya diğer ülkelerdeki insanlar aşağılık, birbirine şiddet uygulayan, birbirini kesip doğrayan ilkel bir topluluk olarak gösterilmekte, bu görüntü farklı inançlardaki insanların zihinlerine nakşedilmekte, müslümana olan bakış açısı sürekli menfileş(tiril)mektedir.

Araştırmalar öldürme, tecavüz, saldırı, taciz gibi suçları işleyerek hüküm giyen genç erkeklerin önemli bir kısmının (%22-34) televizyonda izledikleri (şiddeti ve) suç tekniklerini taklit ettiklerini göstermektedir. (eleştirel medya okuryazarlığı-s182) Uzun vadede toplumsal normlar şiddet yönüne kaymakta ve özellikle çocuklar şiddeti sorunları çözmenin bir yolu olarak görmeye başlamaktadırlar.

-…

Medya takipçileri, özellikle şiddetin öne çıkarıldığı yayınları takip ettiği, ilgiyle izlemeye devam ettiği sürece medya da şiddet içerikli yayınlarına devam edecektir. Ve aynı sebeple, sosyal medya aracılığıyla bizler de verdiğimiz tahribata rağmen şiddet görüntülerini paylaşmaya devam edeceğiz. Bu nedenle bilinçli, eleştirel düşünebilen, duygularına kapılmadan aklını kullanarak hareket eden, kitle psikolojisiyle hareket etmeyen bir topluma duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır..

Medyadaki şiddetle ilgili yeterince örneğe yer verilen aşağıdaki köşe yazısını konumuzla ilgili olarak okumanızı tavsiye ederiz

Biz ne zamandan beri milletçe felaket müptelası olduk?

Neden hep çatışma, cinayet, zulüm haberleri peşinde koşuyor ve ayrıntıları merak ediyoruz?

Bir cesetle karşılaşmak, deşilmiş karın görmek pek mi hoş?

Devamı: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/MustafaKutlu/felaket-ekrani/37274

evetama