Genel anlamda kitle iletişim araçlarının (medyanın) takipçileri açısından önemi ve faydası bilgiye hızla ulaşmayı sağlamalarıdır. Medyayı takip edenlerin öncelikli amacı doğru bir şekilde enforme olmaktır. (bilgilenmektir) Bu nedenle medya kuruluşlarının enformasyonu sağlarken sloganlarında iddia ettikleri gibi bilgiyi gerçek doğru tarafsız vb. ilkelere uygun şekilde sunabilmeleri önemlidir.
Medya kuruluşları bu iddia ettikleri şekilde davranmadıkları, ilkelerinin dışına çıktıklarında ise “ propaganda, manipülasyon, dezenformasyon, misenformasyon” gibi durumlarla karşılaşıyoruz.
Bu yazının konusu dezenformasyon olduğu için öncelikle kelimenin Türk Dil Kurumu’ndaki karşılığını verelim: Dezenformasyon, bilginin çarpıtılmasıdır.
Daha geniş anlamda ise “eksik, yanlış ya da bir başka deyişle inandırıcı olmaktan uzak bilgilerin, belli bir kitleyi gerçekler hakkında yanıltmak amacıyla yayılmasıdır.” (Fetzer, 2003).
Misenformasyondan farkı bu yanıltma işinin hataen değil kasıtlı olmasıdır.
1. Direk yalan bilgi üreterek,
2. Bilgiyi yalan olan başka bir bilgi ile harmanlayarak,
3. Bilgiyi eksik sunarak (gerçeğin sadece bir kısmını bütünmüş gibi sunarak)
4. Fazladan çarpıtıcı bilgi ekleyerek,
5. vb.
Yine Kuran’da Şeytan’ın Allah’u Tealaya “Madem ki beni (rahmet ve cennetinden kovup) azgın bıraktın; andolsun ki ben de insanlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunda onlar için (pusu kurup) oturacağım.” (Araf 17) diyerek insanları saptırmaya devam edeceği bildirilmektedir.
Bu anlamda kasıtlı olarak yanlış bilgilendirmenin şeytani bir eylem olduğundan bahsedilebilir.
İçinde bulunduğumuz zamanda teknoloji sürekli gelişmekte, bu da gelişmelere paralel olarak bilginin üretilmesini ve transferini kolaylaştırmaktadır. Bu yeni durum insanların, toplumların ve devletlerin geleneksel yaklaşımlarında pek çok değişikliği getirmiştir. Bu değişiklikler içinde dezenformasyonla direk alakalı olan bir kavram var: BİLGİ SAVAŞLARI
Bilgi savaşlarının geleneksel savaşlardan çok farkı var. Bilgi savaşında bir adım önde giden ülkeler,
kendi askerlerinin can kaybı olmadan tüm istediklerini elde edebilirler. Sadece bilgiyi yöneterek, kendisine düşman olan iki ülkeyi birbirine düşürebilir, düşmanı olan ülkedeki iç ayrılıkları körükleyip iç savaş çıkartabilirler. Toplumları rahatça yönlendirebilir, yöneticilerini kendi istedikleri yönde belirlemelerini sağlayabilirler… Düşmanı olduğu ülke insanının parasını, o ülkenin yeraltı zenginliklerini kendi ülkelerine aktarabilirler.. Üstelik savaşta karşı tarafa zarar vermek normaldir anlayışıyla verdikleri zarardan ötürü vicdan azabı da duymazlar.
Bütün bunları yaparken karşı tarafa onlarla savaşmakta olduklarını bile hissettirmezler. Bilgi savaşları sürekli devam eden ilan edilmemiş savaşlardır. Düşmanlarının zihinlerini yavaş yavaş işgal edip, farkettirmeden onları ikna ederek, köleleştirerek, kendi çıkarları için yeri geldiğinde canını bile veren topluluklar haline getirebilirler. Bütün bunları yaparken de medyayı ustaca kullanırlar.
Bilgi savaşlarında dezenformasyon da dahil bilgiyi ve algıları yönetmeye yönelik her türlü yöntem kullanılır.
Sıcak savaşlarda da dezenformasyon kitleleri ikna etmek amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Amerika’lı yetkililerin Irak’a girmeden önce “Saddam kitle imha silahlarına sahip” benzeri bilgiler sunup, savaş sonunda kitle imha silahı bulamadıklarını itiraf etmelerini hatırlarsınız. Bu örnek dezenformasyonun rolünü ve önemini kısmen anlatır: http://www.akradyo.net/9719669239,59243,9,ABD-savasi-bitirdi-Iraka-enkaz-kaldi.aspx
Bunula birlikte dezenformasyon sadece savaşlarda kullanılmaz.
Bir politikacı, oy toplamak için kullanabilir. Bir hükümet, kanun çıkarmak için toplumu ikna ederken kullanabilir
İş dünyasında da çeşitli şekillerde çarpıtılmış bilgi ile karşılaşılabilir. Örneğin bir firma rakibini karalamak için kullanabilir. Rakip ürün/hizmet hakkında asılsız bir iddia içeren haber hazırlayanlar facebook, twitter gibi bir sosyal ortamda çok geniş kitlelere ulaştırabilir. Sonrasında bu haberin asılsız olduğuyla ilgili bir açıklama yayınlansa bile olumsuz haberin yayıldığı kadar geniş kitlelere yayılmayacaktır. (“X firması çalışanlarına namaz kıldırmıyor, Y firmasının ürününde zararlı katkı maddesi tespit edildi” gibi haberlerle karşılaşıldığında, bu haberlerin doğruluğunu araştırmadan önce ne hemen reddetmeli ne de hemen inanmalıdır.)
İdeolojik olarak saptırmak amacıyla da kişi/kurum/topluluklar hakkında dezenformasyon yapılabilir. Bu şekilde yapılan dezenformasyonda, bilginin yanlış olduğu sonradan ortaya çıksa bile artık telafisi mümkün değildir veya istenildiği şekilde zihinlerde kötü yönde iz bırakılmıştır (gazetelerin manşetten adam karalama safsatası yapıp sonraki gün arka sayfadan küçük bir metinle özür dilemesi gibi)
Dezenformasyonda fotoğraf, video gibi her çeşit materyal kullanılabilir. Örneğin bir konuda bir video yayınlanır. Hâlbuki o video, iddia edilen olayla ilgili olmayabilir, iddia edilen zamanda, iddia edilen mekanda hata iddia edilen ülkede bile çekilmemiş olabilir.
Bilgi kaynakları dezenformasyon kaynağı olarak kullanılabilir. Örneğin kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan, bilgisayarı ve interneti olan herkesin katkı sunabileceği internet ansiklopedilerinin, internet sözlüklerinin gizli servisler, devletler, medya organları veya şirketler tarafından tahribata uğratılabileceği unutulmamalıdır.
Dezenformasyona sadece internette değil sosyal hayatın içinde de maruz kalınabilir. Yanımızdaki bir arkadaşımız bize farkında olmadan dezenforme bilgiler iletebilir çünkü o da herhangi bir kaynaktan dezenforme bilgiler almış olabilir. (Bu noktada bilgiyi bize aktaran kişinin güvenilirliği ile yetinmeden, bilgiyi ilk çıkartan ana kaynağın güvenilirliğini de sorgulamamız gerektiği ortaya çıkmaktadır)
Maalesef teknoloji enforme olmamızı kolaylaştırdığı kadar, dezenforme olmamızı da aynı oranda artırdı.
Peki dezenformasyondan korunmak için ne yapılabilir?
Yazının başında şeytanın yaptığı dezenformasyondan ve bilgi savaşlarından bahsedildi. Madem ki farkına varmamış olsak bile bilgi savaşının ortasında duruyor olma ihtimalimiz var, o halde her bilgiyi kritik analitik düşünme süzgecinden geçirmeden, doğruluğunu araştırmadan hemen inanmamalı, özellikle de kötülüğü ile meşhur olan bir kaynaktan bilgi geldiğinde bu bilgiye karşı daha da dikkatli olmalıdır. Nitekim ayette: “Ey iman edenler! Şayet bir fâsık (yalancı/günahkâr) size bir haber getirirse, doğruluğunu araştırın. (Yoksa) bilmeyerek bir kavme kötülük eder de, yaptığınıza kesinlikle pişman olursunuz.” denilmektedir. (Hucurat,6)
Konuyla ilgili olarak aşağıdaki örneklerden istifade edebilirsiniz:
http://www.yazete.com/gundem/sosyal-medyada-tehlikeli-dezenformasyon-580208.html
Adam güler: İnanamıyorum. O şimdi benim için “aşırı hızlı gidiyordu” da demiştir…