Bakış açımızı ve buna bağlı olarak algılarımızı etkileyen pek çok faktör vardır. Hayata hangi pencereden baktığımız, hangi şeyleri öncelikli tuttuğumuz, aldığımız eğitim, edindiğimiz önyargılar, savunduğumuz ideoloji, kültürümüz, değerlerimiz ve beklentilerimiz gibi pek çok faktör bakış açımızı belirler. Hayata farklı önceliklerle ve farklı pencerelerden bakan insanlar aynı olayı farklı farklı yorumlayabilirler. Bu durum medya kuruluşları için de geçerlidir. Sonuçta medya kuruluşlarını yönetenlerin de insanlar olduğunu düşünürsek medyayı daha iyi anlayabilmek adına medyanın olaylara yaklaşımını insanların yaklaşımına benzetebiliriz.85

Bir olayın patron açısından anlamı ile işçi açısından anlamı farklı olabilir, bir olayın dindar bir insan tarafından yorumlanması ile ateist bir insan tarafından yorumlanması farklı olabilir, zengin ile fakir, öğretmen ile öğrenci, anne-baba ile çocuk olaylara farklı pencerelerden bakar, farklı yönlerden yaklaşırlar. Bu anlamda olaylara farklı farklı bakmamızda sosyal statünün önemli bir etken olduğunu görürüz. Çünkü sosyal hak ve sorumluluklarımız, ödevlerimiz, ihtiyaç ve beklentilerimiz farklı farklıdır..

Farklı bakış açılarına sahip olmamızı sağlayan bir etken de çıkarlarımızdır. Örneğin hükümet yanlısı ve hükümet yanlılarından menfaatlenen bir medyanın/kişinin hükümetin bir icraatı hakkında algıladıkları ile hükümet karşıtı olan ve hükümet karşıtlarından menfaatlenen medyanın/kişinin algıladıkları çok farklı olacaktır. Çünkü çıkarları bakış açılarını etkilemiştir..

Bakış açımızdaki farklılıklarla ilgili olarak öncelikler ve ideolojiler de önemli bir yer tutar. Örneğin feminist bir yaklaşımda kadın ve kadın hakları öncelikli iken, kapitalist bir yaklaşımda para önceliklidir. Aynı olaya bakan feminist bir kişi, bayanlara neden erkeklerden daha farklı davranıldığı kısmına odaklanabilirken, kapitalist bir kişi ise daha çok olayın parasal boyutunu öncelikli tutan yorumlar yapabilir.

Toplumsal öğrenilmişlik de bakış açımızda değişikliklere sebep olur. Örneğin normları, değerleri, etik ve ahlakı öncelikli tutan toplumdaki bir kişi ile paranın, başarının, performans ve kalitenin ahlaktan daha önde tutulduğu toplumdaki/ortamdaki bir kişinin yaklaşımı farklıdır. “Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin” benzeri söylemler bu kapsamda hatırlanabilir.  Modern yaklaşımla, geleneksel yaklaşım arasında bu anlamda çeşitli farklılıklar vardır.

Tabii en önemli farklılık nedenlerimizden birisi de önyargılardır.. Nasıl ki küçük bir bebek yılandan korkmazken yılan hakkında herhangi bir yargısı yokken ailesinin tepkilerini izliyor ve korkması gerektiğini öğreniyorsa, her birey içinde yaşadığı çevre tarafından yıllar geçtikçe nelerden korkması gerektiği, nelerin iyi nelerin kötü olduğu konusunda önyargılar ile dolar. Örneğin A ideolojisine sahip anne babadan A ideolojisine sahip bir birey yetişirken bir yandan da B ideolojisinden korkutularak büyütülür. Aynı ideolojideki ailesi, arkadaşları ve özellikle de aynı ideolojideki medyanın yayınlarıyla önyargısı artarak devam eder. Ve o kişi karşı taraf doğruyu söylese, doğruyu yapsa bile önyargısının etkisiyle sağlıklı değerlendiremeyecek ve yaptığı/söylediği şeyleri yanlış olarak görecek veya yanlış olarak görmeye meyilli olacaktır. Medyaya yaklaşımımız da böyledir. Bazı gazeteleri sahiplenir her dediklerini doğru zanneder, bazılarını ise dışlar ve her dediklerini yanlış zannederiz. Hal böyle iken gerçekten doğru olanı nasıl bulacağız? Sevmediğimiz, nefret ettiğimiz birisinin, korktuğumuz uzak durduğumuz ideolojideki medyanın/kişilerin de doğruyu söyleyebileceğini aklımızdan çıkarmamalı, önyargı engellerimizden soyutlanarak her durumda sağlıklı değerlendirebilen bireyler olmak için gayret etmeliyiz.

Medya bir nevi ayna gibi işlev görmektedir. Ulaşamadığımız kişilere, fikirlere, olaylara ulaşabilmek için medyanın aynasına bakarız. Medyanın aynası ne kadar temizse biz de olup bitenleri o kadar doğru görebiliriz. Medyanın aynası önyargılarla, yanlış öncelikler ve yanlış ideolojilerle kirlenmiş durumda ise biz de kirli bir görüntü ile karşılaşacağızdır.

Medyadaki bakış açısının k13irlenmiş olması kadar, dar olması/tek yönlü olması da önemlidir. Nasıl ki kirli bir ayna gerçeği tam yansıtamaz ise, küçük bir ayna da gerçeği tam yansıtamayacaktır. Dar bakış açılarını olayların tek bir boyutuna tutulmuş aynalar gibi düşünebiliriz. İdeal bakış açısı ise olayı tüm boyutları ile ve tüm açılardan gösterebilen yani mümkün olduğunca geniş ve kapsayıcı olan bakış açısıdır. Olaya zeminden bakan kişi ile balkondan bakan kişinin daha geniş olarak köyünden ve daha da genişlettiğimizde ilinden-ülkesinden ve hatta uzaydan bakan kişinin bakış açısında kalite bakımından farklılıklar olacaktır.

Sosyal olayların, farklı bakış açılarından bakıldığında farklı görülebileceğini bilmemiz ve bu konuda yeterince farkındalığımızın oluşmuş olması, farklı bakış açılarına saygı duymamızı da sağlayacaktır. İhtilaflı konularda empati yapabilmemizi, karşı tarafın duygu ve düşüncelerini daha iyi anlayabilememizi kolaylaştıracaktır. Farklı yaklaşımlara saygı duymalı, onların yaklaşımlarını dikkatle incelemeli ve en doğruya, faydalı olana ulaşmaya çalışmalıyız. Nitekim ayette de şu şekilde buyurulmaktadır: “Tâğûttan ve ona kulluk etmekten kaçınıp da Allah’a yönelenler(e gelince): Onlar için müjde vardır. (Resûlüm!) Sözü dinleyip onun (hayra vesile olan) en güzeline uyan kullarıma müjde ver. İşte bu kimseler Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve işte bunlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zümer Suresi 17-18)

Ayrıca medyadaki/sosyal hayattaki hangi bakış açısının mutlak gerçekliği en iyi şekilde yansıttığını bulabilmek için öncelikle kendi bakış açımıza eleştirel olarak yaklaşabilmemiz gerekir. Olayları doğru okumamıza etki eden yanlılıklarımızı, önyargılarımızı, benmerkezliğimizi, tek yönlü-dar açıdan bakışımızı ve daha başka hangi etken gerçeği görmemizi engelliyor ise bu engellerimizi tanımadan, farketmeden gerçeklere ulaşamayız. Kendi bakış açımızda kirler (önyargılar, yanlış öncelikler) varsa veya kendi bakış açımız tek yönlü/dar bir bakış açısı ise medya bize ne kadar gerçekliği sunarsa sunsun biz sunulan gerçeği önyargılı olarak tanımlayacak, kendimizi ise doğru düşünen bireyler olarak bilmeye devam edeceğiz. Kendimize eleştirel yaklaşabilmenin ve sağlıklı bir düşünme yapısına kavuşmanın yolu kritik analitik düşünmenin hayat tarzımız haline gelmesi ile mümkündür. Ancak engellerden arındırılmış, temiz bir bakış ile mutlak gerçek bulunabilir.

141

Konuyla İlgili Örnek:

Bakış açısı konusunun daha iyi anlaşılabilmesi için aşağıdaki haber örneğini önyargılar, ideolojiler, çıkarlar gibi etkenleri göz önünde tutarak detaylı bir şekilde incelemenizi öneririz:

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan yeni Kılık Kıyafet Yönetmeliğini, gazeteler manşetlerinde nasıl gördü?

evetama