AB Bakanı Çelik: Kohl duvarları yıkan bir devlet adamı olarak hatırlanacak
Eski Almanya Başbakanı Kohl için düzenlenen törene katılarak anı defterini imzalayan AB Bakanı Çelik, “Kohl her zaman duvarları yıkan ve köprüler kuran gerçek bir devlet adamı olarak hatırlanacak ve saygı görecektir.” ifadesini kullandı.
Fransa’nın Strazburg kentindeki Avrupa Parlamentosu (AP) binasında 16 Haziran’da hayatını kaybeden eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl için Avrupa Onur Töreni düzenlendi.
Törende konuşma yapan AP Başkanı Antonio Tajani, Avrupa Birliği (AB) tarihi açısından Kohl’ün bir dönüm noktası olduğunu belirterek, “Açtığı yolda yürüyerek Avrupa’nın birliğini tamamlamalıyız.” ifadesini kullandı.
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Kohl’ün, AB’nin Avrupa kıtasının doğusuna açılmasının mimarı olduğunu vurgulayarak, “Sadece Almanya’nın birleşmesinin mimarı değil aynı zamanda birleşmenin her aşamasında emek veren biriydi.” diye konuştu.
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk da “Bir Polonyalı olarak Kohl benim için çok şey ifade ediyor. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışı haberini Varşova’da vermişti.” dedi.
Törende Kohl’ün “Kendine güvenen ve güçlü bir Avrupa’ya ihtiyacımız var, bizim Avrupa’nın birliğine ihtiyacımız var.” sözleriyle başlayan konuşması yayınlandı.
Eski İspanya Başbakanı Felipe Gonzalez, eski ABD Başkanı Bill Clinton ve Rusya Başbakanı Dmitri Medvedev de törende konuşma yapan yetkililer arasında yer aldı.
Gonzalez, Kohl’ün İspanya’nın AB’ye entegre olmasında büyük emeğinin bulunduğuna işaret ederek, “O asla Alman bir Avrupa’dan bahsetmedi, hep Avrupalı Almanya’dan söz etti.” ifadesini kullanırken, Clinton “Bize bıraktığın en büyük miras, ilerlemek, inşa etmektir. Gerileme ve var olanı yıkma değildir. Bize bu dersleri miras bıraktın, rahat uyu dostum.” diye konuştu.
Medvedev de “Helmut Kohl savaşın ne olduğunu biliyordu, savaşın çocuğuydu, birliğin ve beraberliğin anlamını hepimizden iyi biliyordu.” değerlendirmesinde bulundu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Kohl’ün zor zamanlarda halkın karşı çıkmasına rağmen cesur kararlar alan bir lider olduğunu kaydederek, “Kohl sınırlar veya duvarlar yerine köprüleri tercih etti. AB, nefrete karşı durmayı başarmış cesur insanların eseridir.” yorumunu yaptı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel de Kohl’ün görev süresinin sona erdiği 1998’de Almanya tarihinde bir ilkin yaşandığını hatırlatarak, “Almanya ilk defa tüm komşularıyla barış içerisindeydi.” dedi. Merkel, Kohl olmasaydı şu an milyonlarca kişinin bulundukları yerde olamayacağını ve AB’nin farklı bir durumda olacağını vurguladı. Merkel konuşmasını Kohl’e atfen “Bana verdiğin şans için teşekkür ederim.” sözleriyle noktaladı.
Türkiye’yi AB Bakanı Çelik temsil etti
Helmut Kohl için AP’de düzenlenen Avrupa Onur Töreni’nde Türkiye’yi AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik temsil etti.
Kohl için düzenlenen törene katılarak anı defterini imzalayan Çelik, açılan taziye defterine, “Almanya Şansölyesi Helmut Kohl her zaman duvarları yıkan ve köprüler kuran gerçek bir devlet adamı olarak hatırlanacak ve saygı görecektir.” ifadesini yazdı.
Strazburg’daki törenin ardından helikopterle Almanya’nın Rheinland Pfalz eyaletindeki Speyer kentine götürülen Kohl’ün cenazesi, Speyer Kilisesi’nde düzenlenen ayinin ardından askeri törenle toprağa verildi.
Almanya’nın 1982’den 1998’e kadarki yakın tarihinde önemli kararlara imza atan bir lider olarak bilinen Kohl’ün 16 yıl süren iktidarında, iki Almanya’nın birleşmesi, Berlin Duvarı’nın yıkılması ve AB’nin geleceğine ilişkin önemli kararlar alınması gibi gelişmeler yaşanmıştı.
Bugüne kadar Avrupa Onur Vatandaşı ilan edilen üç kişiden biri olan Helmut Kohl için düzenlenen tören aynı zamanda AB tarihinde bir ilk olma özelliği taşıyor.
Gölge Etme, Başka İhsan İstemem!
Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN
Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri – Haziran 1997
Kardeşlerimizin daveti üzere, birtakım eğitim ve teşkilatlanma çalışmaları için İsveç, Danimarka ve Almanya’da bulunuyorum; tatlı ve güzel günler geçirmekteyim. Zaman ve imkânlar müsait olduğundan buralardaki köyleri ve taşrayı da gezip tanımak mümkün oluyor. Çok mühim izlenimlerim var; yıllardan beri yakınlık kurmaya çalıştığımız Batı dünyasının yapısını derinlemesine görüyor, daha da iyi anlıyorum, elhamdülillah!
Batı ülkeleri, tarihte çok dindar imiş; tüm içtimaî kurumlar kilisenin elinde; eğitim papazlarca yapılmış, en büyük alim ve mütefekkirler din adamları arasından çıkmış. Köylerde, şehirlerde yerleşim kiliselerin çevresinde oluşmuş. İki adımda bir kilise yapmışlar; bıktıracak, hayret edilecek kadar sık ve çok… Nefes alacak başka yer yok gibi. İncil okumuşlar, vaaz dinlemişler, papazlara çok bağlanmışlar, çocuklarını onların eline teslim etmişler; zenginler muazzam servetlerini onlara bağışlamışlar, onların gösterdiği istikamette sarf etmişler. Köyler, kırlar, şehirler halka hizmet eserleriyle dopdolu, her yer işlenmiş, düzenlenmiş; muazzam yollar, kanallar, binalar yapılmış; tarih ve medeniyet çok büyük bir titizlikle korunmuş, yeni nesillere milli ülkü, çok iyi aşılanmış. Herkes milleti ve medeniyeti, tarih ve irfanı için seferber, çok titiz, çok mutaassıp, çok milliyetçi, çok bencil, çok gururlu…
Bu Batılılar bugün belki çok dindar değiller; inançlarının gerçeklere uymadığını biliyorlar; ama benliklerinin Hıristiyanlıkla yoğrulduğunu, milliyetlerinin temelinde dinin çok büyük bir yer işgal ettiğini düşünerek dinlerine ve din adamlarına hâlâ çok saygı duyuyor ve onların gösterdiği hedeflere doğru yürüyorlar. Kilise siyasete de hâkim, halka da… Parti de kuruyor, ticarî müessese de… Bilmem şimdiye kadar hiç yazıldı, söylendi mi? Duydunuz, biliyor musunuz? Avrupa Birliği fikrini yürüten Almanyaın hâl-i hazır başbakanı Helmut Kohl, aslında bir din adamı, bir papaz… Demek oluyor ki söylendiği üzere gerçekten AB, bir dinî birlik olarak düşünülmüş, hıristiyan katolikleri birleştirmeyi amaçlamış. Onun için Türkiye’nin ortaklığına ikide birde karşı çıkıyor, itiraz ediyor, yan çiziyorlar. Kafaları, kalpleri, gönülleri, iç âlemleri Hıristiyanlık taassubuyla dolu, bizimkiler el uzatıyor, onlar reddediyor, İslâm’a yan, müslümana yamuk bakıyor, müslümanları Avrupa’dan sürüp çıkarmaya, kalanları eritip entegre etmeye, sonunda kendi dinlerine döndürmeye gayret gösteriyor.
Bunlarda laiklik, dine karşı bir akım olarak uygulanmıyor. Tarihte yıllarca, yüzyıllarca din ve inanç için birbirleriyle çatışmış, çarpışmış, savaşmışlar; birbirlerini kesmiş, engizisyon mahkemelerinde yargılamış, işkencelere tâbi tutmuş, derilerini yüzmüş, saman yığınları içinde yakmışlar. Sonra aralarında denge unsuru olarak laikliği kabul etmişler, kimse kimseyi inancı, dini, ibadeti için kınamasın; herkes inanç ve ibadetini istediği gibi seçsin, istediği gibi yaşasın… demişler. Laiklik dinsizlik değil, hürriyet, serbestlik, rahatlık olarak düşünülmüş. Dini, devlet, kanun, hükümet işlerinden ayırmak, dışlamak yok; aralarında anlaşırlarsa dinî hususları da kanun haline getirmişler. Mesela İsviçre hukuku bir hıristiyan hukuku, Alman, Danimarka hukuku da öyle… Kanunlar halkın, papazların arzularına, fikirlerine aykırı değil, kilisenin aleyhtar olduğu bir kanun çıkarmak hemen hemen imkânsız. Evlenme, boşanma, doğum, ölüm, işlemleri… hep kilisenin elinde. Mesela Kardinal isterse bir hükümet değişir, bir bakan düşer, başlanan bir iş derhal durur.
Biz laikliği Avrupa’dan almışız ama uygulamalar, devlet yöneticilerinin onu hiç anlamadığını veya anlamazlıktan geldiğini çok açık gösteriyor. Din ve inanç hürriyeti insanın en önemli haklarından biri. Bu kuru bir duygudan ibaret de değil; dindar insan her şeyi dinine uygun olarak yapma hakkına da sahip işin aslında… İstediği gibi giyinir, istediği gibi örtünür, istediği gibi kazanır, yani içkiden, afyondan, domuzdan uzak durur; istediği fikri taşır, taşıdığı fikri söyler, söylediğini yapmak için teşkilatlanır, parti kurar, çoğunluk sağlarsa hükümeti kurar, istediği kanunu çıkarır… Kimse gık diyemez. Gerçek laiklik, gerçek demokrasi, gerçek cumhuriyet, gerçek Avrupalılık, gerçek inkılap bu…
Allah; laiklik diye diye laikliği çiğneyen, demokrasi diye diye halka baskı yapan, inkılap diye diye her türlü hak ve hürriyetleri katleden, çağdaşlık diye diye milletiyle savaşan, ülkeyi ilerleteceğim diye diye devleti batıran, iyi şeyler yapacağını sanarak her şeyi berbat edip, ülkeyi çok büyük zararlara uğratan, milli birlik ve beraberliğimizi tehlikeye atanlara akıl, fikir, ilim, irfan, insaf ve vicdan versin!
Gölge etmesinler, başka ihsan istemez!
http://www.iskenderpasa.com/729652B7-CC99-4389-9BC1-8F212DB241E9.aspx